İlişki koçluğu nedir
İlişki koçluğu yaşam koçluğunun bir alanıdır. İlişki koçu partnerlerin ilişkideki yolculuklarına eşlik eder;
iletişim ve etkileşimlerini etkin dinler ve yansıtır, ilişkileri için arzuladıkları partnerlik etkileşiminde sürdürülebilir ve beklentiyi karşılayabilir olması için
ilişkiyi yapılandırarak partnerlere eşlik eder.
Bu yolculukta esas olan, çiftlerin kendi ilişkileri ile ilgili amaç ve hedeflerinin ne kadar ortak olduğu ve bu sürece ne kadar ilgili olduklarıdır.
İlişkiler, değer ve inançlarımızı sergileyebildiğimiz özgün etkileşim alanlarıdır.
Partnerlerimizle kimi zaman cesaretlendirici, ilham verici, hayranlık uyandırıcı birliktelikler yaşarken,
kimi zamanda kızgınlık, öfke, hayal kırıklığı ve kaygı uyandıran birliktelikler yaşayabiliriz.
Peki bu olumsuz duyguların altında yatan sebepler neler bir göz atalım…
Terk edilme korkusu, duygusal yoksunluk ya da yetersizlik hissi.
Çocukluğumuzda duyduğumuz, gördüğümüz ya da deneyimlediğimiz olaylardan beslenen, zihnimizde yarattığımız şemalar;
yetişkinlikte kullandığımız korunma kalkanlarımızdır. Bir çok ilişkimizde de şemalarımızın farkında olmamak ilişkilerimizin geleceği için en büyük tehdittir.
Zamansız bir ölüm, beklenmedik bir ayrılık ve olabileceklere karşı geliştirdiğimiz o güçlü duvar,
kalbimizi ve duygularımızı kaskatı kesen zehirli bir sarmaşığın bütün vücut duvarlarımızı kaplamasıyla gerçekleşir.
Hayatta dik durmaya ihtiyacımız var güçlü olduğumuzu hissetmeye zayıflıklarımızla yüzleşmemeye,
öyle ki bizi tüketse de işlevsiz olsa da sarmaşıklara sarılma nedenimiz budur.
Şemalarının farkına varıp zehirli sarmaşıklarından kurtulman ilişkini arzuladığın şekilde yaşamana fırsat verecektir.
İlişkilerden bahsederken Eric Berne’ün Transaksiyonel Analizi yani İşlemsel analiz’ine değinmeden olmaz.
Bunu da “insanların oynadığı oyunlar” kitabında bahsedilen ilişkideki transaksiyonları anlamamız için kullanılan sekanslardan faydalanmak ve
Eric Berne’ ün öğrencisi Stephen Karpman’ın 1968 yılında ilişki transaksiyonlarını aktörlerle anlattığı “insanların oynadığı oyunlar” kitabından önemli bir araç olan “drama üçlüsü’ne” değinerek ele alabiliriz.
Bizler farklı bilinç seviyelerinde tutum ve davranışlarımızla ilişkilerde kurban,
zalim ve kurtarıcı olmayı öğreniriz (aile, yakın çevre, eğitim hayatı ) ve bu oyunların hayatımızı kolaylaştırdığına inandığımız an başlattığımız oyunlarla ilişkilerimizi sürdürmeye eğilim gösteririz.
Birimiz hayatı başkaları için kolaylaştırmayı hedeflerken diğerimiz etrafımızdakileri suçlar yargı dağıtır ya da
bir diğeri sorumluluk almaktan kaçar öyle ya birinin elini tutup kurtaracağını belki de çok önceden öğrenmiştir.
Oyunlarla insanları kontrol etmeyi düşünmek içine düştüğümüz en büyük yanılgı olabilir.
Kısa vadede bu mümkün gibi görünse de uzun vadede imkansızdır. Bu şekilde inşa ettiğiniz şey bir ilişki değil bir projedir. Orada çıkarlar konuşur. İlişki saf sevgi enerjisidir.
Sağlıklı bir ilişki için oyunlardan kaçının. Oyun varsa ödenecek bedel de vardır. Farkına varmak ve ilişkileri bir yetişkin olarak sürdürmek her zaman bizim elimizdedir.
Reinhold Niebuhr’ un dediği gibi;
Tanrı bize; değiştirilmesi mümkün olmayan şeyleri sükunetle kabul etme inayetini, değiştirilmesi gereken şeyleri değiştirme cesaretini ve ikisini birbirinden ayırt edebilme bilgeliğini bağışlamıştır.