Ne demiştik, insanlar değişime değil değiştirilmeye karşı koyarlar. Değiştirilme fikrine direnç gösterir bu yola çıkan yeni öğrenim alanlarından kendilerini soyutlamayı tercih edebilirler.
Belki bilmek istedikleri bildikleri kadar olabilir veya günlük yaşamlarında hedefe giden yolda bir aksaklık yaşanmıyorsa yeni bir öğrenme bir ihtiyaç olarak karşılarına çıkmıyor olabilir
ya da bu değişme/dönüşme meselesi bazılarımız için gerçekten çok can sıkıcı bir hal almış da olabilir.
Yetişkin Öğrenme Teorileri, Andragoji, Dönüşümsel Öğrenme yaklaşımlarına göre koçluk ilişkisi hakkında detaylara birlikte bakalım.
Bilim dünyası öğrenme, değişim ve dönüşüm noktasında yetişkinlerin öğrenmesini temel alan andragoji teorisini kullanarak yetişkinler için öğrenme ve değişimin salt yaklaşımını sunmuştur.
Knowles andragoji teorisini yetişkinlerin deneyimlerinden yararlanmasını ve böylece önceki anlayışlara dayalı yeni öğrenme yaratmayı kolaylaştıran yapılandırmacı bir öğrenme yaklaşımı olarak belirtmiştir.
Bu noktada öncelikli olarak koçlukla ilişkilendirmek ve yavaşça konuya odaklanmak daha anlaşılır ilerlememizi sağlayacaktır.
Koçluk denilince ilk olarak bizler bazı yetkinlikler ve uygulama araçlarıyla anılırız. Soru sorma, empatik dinleme bunlardan bazılarıdır.
Bunun yanı sıra kişilerin güçlü yönlerini ve gelişmesi gereken yönlerini de ele alırız. Bunun bir amacı da danışanın güçlü yönleriyle neler başarabildiğini danışana hatırlatmak ve
benzer metotları hayatının yeni gereksinimlerine adapte etmesini kolaylaştırmak ve kendi öz kaynaklarına dönmesi için yeni alternatif yollar bulması için teşvik etmektir.
Örneğin VIA karakter analizi benim sıklıkla kullandığım ve sonuçlarına güvendiğim bir kişilik envanter analiz raporudur.
Danışanların güçlü yönlerinin sıralamasını görmesi ve rapordan alınan açıklamalarla kendi hikayesini zenginleştirmesi ve bu güçlü yönlere başvurması danışan için önemli bir deneyimdir.
Bu şekilde danışan hangi güçlü yönlerini hangi alana yönlendirmesi gerektiğini ve
başvurduğu güçlü yönlerini daha farklı hangi alanlarda kullanarak geliştirebileceği ve kendi repertuarını zenginleştirebileceği beceriler edinir.
Bir de kişilerin değer ve inanç sistemi bulunuyor. Bu değer ve inanç sistemi bizi biz yapan kendimize göre doğruyu yanlıştan ayırmamıza, edindiğimiz tecrübelerde fikir oluşturmamıza, değer yargıları oluşturmamıza;
bu değer yargılarımızla karar almamıza, seçim yapmamıza ve kısaca etkileşim alanlarımızda kendimizce biz olmamıza yardımcı olan enstrümanlardır.
Yetişkinler için öğrenme teorisi otuz yıl üzerinde konuşulsa da Knowles 1990 yılında ortaya attığı teori andragoji teriminin doğması ve yaygınlaşmasında önemli katkılarda bulunmuştur.
Özellikle yetişkin öğrenenlerin kolaylaştırıcıları tarafından üstlenilen koçlukta öğrenme yaklaşımının ortaya çıkmasıyla birlikte,
andragoji teorisinin bilinmesi, öğrenilmesi, anlaşılması ve yaygınlaşması kelimenin tam anlamıyla zirveye ulaşmıştır.
Öğrenme söz konusu olduğunda biz koçlar için en yalın haliyle bilinmesi gereken temel yaklaşım “karşılıklı öğrenme” ilkesinin kabul edilmesidir.
Eşit, gönüllü ve motive eden taraf olan koçlar, öğrenicinin öncelikle kendi belirlediği hedefte kendi öğrenme şekliyle hedefe ulaşması için kolaylaştırıcı (enabler- facilitator) rolünü üstlenmesi ve eşlik etmesiyle başlamaktadır.
Mezirow’un dönüştürücü öğrenme teorisi, öğrenme deneyiminin rolünü ve özellikle öğrenme ihtiyaçlarını nasıl etkilediğini vurgular.
Dönüştürücü öğrenmede, köklü değer yargıları ve beklentilerini destekleyen varsayımların veya perspektiflerin eleştirel incelemesini içeren diyalog için bir başlangıç noktası yaratmanın gerekliliğini savunur.
En önemlisi, Mezirow (1990) biçimsel öğrenmeyi “eleştirel öz-yeniden biçimlendirme yoluyla öğrenme süreci” olarak görür;
bu da daha kapsayıcı, ayrımcı ve bütüncül bir deneyim anlayışına izin vermek için ‘anlam perspektifinin’ yeniden formüle edilmesiyle sonuçlanır. Öğrenme bu anlayışlar üzerinde hareket etmeyi içermektedir.
Yetişkin Öğrenme Teorileri, Andragoji, Dönüşümsel Öğrenme yaklaşımlarına göre koçluk ilişkisi:
Birden fazla yazımda koçluk nedir ve ne değildir üzerine vurgular yaparak açıklasam da bu öğrenme teorisini paylaşmadan önce bu bakış açısıyla koçluk disiplini üzerinde kısa bilgi vermenin faydalı olacağı inancındayım.
Whitmore (2003, p.8) koçluğa “bir kişinin bireysel performansını en üst düzeye çıkarma potansiyelini açığa çıkarma” olarak ifade etmiştir.
Bununla birlikte Rosinski’ye göre koçluk, bireylerin anlamlı ve önemli hedeflere ulaşma potansiyelinin serbest bırakılmasını kolaylaştırma sanatı (2003, s.4) olarak yorumlamıştır.
Bu benzer iki tanım da kişilere ‘öğretmeden ziyade kendilerinin öğrenmelerine’ ve kendi hayatları içerisinde bağımlı kaldıkları kilitleri açarak kendi potansiyellerini özgür bırakmalarına vurgu yapmaktadırlar.
Bununla birlikte 2002 yılında uluslararası koçluk federasyonu da yayınladığı bir yazıda bu tanımları destekleyen ve benzeşen ilkeler sunmuştur.
Uluslararası Koçluk Federasyonu’nun tanımında koçluğun insanların yaşamlarında, kariyerlerinde, işyerlerinde veya kuruluşlarında olağanüstü sonuçlar üretmesine yardımcı olmasıdır.
Koçluk süreci boyunca danışanlar öğrenmelerini derinleştiriyor, performanslarını artırıyor ve yaşam kalitelerini yükseltiyor şeklindedir.
Dikkat ederseniz, Whitmore, Rosinski ya da uluslararası koçluk federasyonu da koçluğun tanımını sunarken sıklıkla öğrenmeden çok daha fazlasını ifade ediyorlar.
Bu tanımlar ışığında kilit açma potansiyeli, işbirlikçi bir çözüm, güçlü bir ittifak, işbirlikçi ve eşitlikçi bir ilişki, karşılıklı öğrenme ya da
yaşamı dönüştüren bir deneyim gibi ifadeler de yine Koçluk prensiplerini oluşturmaktadır.
Bu tanımların anlamlarına yönelik koçluğun altını çizerken koçluğun farklı uygulamalarını da dikkate almak ve bu bağlamda koçluk disiplininin yöntem ve uygulamalarına da değinmek gerekir.
Segers, Vloeberghs, Henderickx ve Inceoglu (2011), koçluğun işleve ilişkin üç farklı tanımının yararlı bir tipolojisini sunmuştur:
Yetenek koçluğu belirli davranışları veya alışkanlıkları değiştirmeyi amaçlarken bir ya da birkaç kilit alışkanlıkları ve becerileri belirleyerek danışanın mevcut ya da gelecekteki bir rolde daha etkili olmasına izin veren yeni davranışlar geliştirir.
Performans koçluğu ise belirli performans potansiyeli, iş gereksinimleri, eksiklikler veya raydan çıkarmalara, performans boşluklarının nasıl doldurulacağına ve bireyin performansını optimize etmek için işi nasıl şekillendireceğine odaklanmaktadır.
Burada da danışanın kendi hedeflerini belirleyebileceği, performansını sekteye uğratan ya da ilerlemesine olanak vermeyen engelleri aşabileceği, performansını değerlendirip izleyebileceği süreç olarak da bakılabilir.
Bazen Kişisel koçluk olarak da bilinen Gelişim ya da Yaşam Koçluğu ise daha samimi, kişisel ve profesyonel sorularla ilgilenen, daha geniş, daha bütünsel bir pozisyonda yer alır.
Öncelikli odak noktası danışanın kişisel hedefleri, düşünme, hissetme, kişisel eylem, memnuniyet için eylemler ve bireyin hayatını nasıl değiştirebileceğidir.
Not: Bu konuda detaylı bilgi almak için blog yazımın içindeki performans koçluğu yazımı da okuyabilirsiniz. Yetişkin Öğrenme Teorileri, Andragoji ve Dönüşümsel Öğrenme yaklaşımlarına göre koçluk ilişkisinin devamı…
Bu tanımlar yetişkin öğrenme kolaylaştırıcısına yani koçlara özel bir anlam yüklemektedir.
Çünkü koçluk uygulamalarında kolaylaştırıcının müfredatla ilgili olmayan soru ya da yaklaşımları öğrenme için engel oluşturabilir veya koçluk seansı tamamlanması gereken bir seans olarak kalabilir.
Bu nedenle, unutulmaması gereken önemli noktalardan biri danışanların kendi hayatlarının en iyi uzmanları olduğudur.
Danışanın ihtiyaçlarının ve yanıtlarının farkında olmalı ve kendi gündemimizden ziyade koçlar olarak danışanın gündemini birinci önceliğe alarak danışanın sürücü koltuğuna geçmesine fırsat vermeliyiz.
Daha önce Knowles’un (2011) andragoji teorisinden bahsettiğim gibi yetişkinlerin kendi tecrübe ve deneyimlerinden yola çıkması ve
böylelikle önceki içsel anlayışlarına dayalı yeni bir öğrenme şeklini yaratmayı kolaylaştıran yapılandırıcı bir öğrenme yaklaşımı olduğu yönündedir.
Knowles burada öğrenmeye hazır olmanın, öğrenmenin yetişkinlerin yaşamlarıyla ilgili ve bağlantılı olduğunu ve bu öğrenme için bir kaynak olarak kullanılabilecek daha geniş bir deneyim havuzu getirdiklerini savunur.
Knowles bizlere yetişkin öğrencilerin öğrenmeye nasıl yaklaştıklarını düşündükleri altı özellik vererek koçlukla ilişkilendirdiği bir yaklaşım sunmuştur.
-
Bilmek Gerek.
Yetişkinler neden öğrenmeleri gerektiğini bilirlerse onu öğrenmek için eğilimli ve heveslidirler. Öğrenme onlar için gerçek dünyayla ilişkili ve hedef odaklı olmalıdır.
Yetişkinlerin öğrenmeyi taahhüt etmeden önce, öğrenmeleri gereken alanın içeriğini gerçek dünya problemleriyle ilişkilendirmeleri gerekmektedir.
Bununla beraber öğrenmeye duyulan ihtiyacı kendilerinin fark etmeleri gerekir.
Cox, Bachkirova ve Clutterbuck (2017) bu ihtiyacın yetişkinlerin bağımsız öğrenenler olarak benlik kavramına nasıl hitap ettiğini ve koçluğun kalbinde olduğunu açıklar.
Koçluk bağlamında danışanın her zaman bir gündeme sahip olması, koçluğun bu ilk andragojik prensiple çok uyumlu olduğu anlamına gelir.
-
Yetişkinler Kendi Kendilerini Yönetir.
Yetişkinlerin oluşturulmuş bir benlik kavramı vardır, kendi kendilerini yönetmeyi ve öğrenmelerinin kontrolünü hissetmeyi tercih ederler.
İnsanlar olgunlaştıkça giderek daha fazla öz-yönelimli ve özerk olurlar. Knowles (1984) bu öz- yönelimi gelişmekte olan bir özellik olarak tanımlamıştır.
Kendi kendini yönetme terimi de bir kişinin başkaları tarafından kullanılmadığını ve kendi kararları için sorumluluk aldığını göstermektedir.
Knowles öz yönlendirme kapasitesinin erişkinlikte bir yerde kronolojik başlangıcı olan ulaşılabilir bir hedef olduğunu da kabul etmektedir.
Bu nedenledir ki; yetişkinler, kendi kararlarından, kendi yaşamlarından sorumlu olma kavramına sahiptir.
Bu öz-kavrama ulaştıklarında, başkaları tarafından görülmesi ve başkaları tarafından öz-yönelme yeteneği olarak muamele görmesi için derin bir psikolojik ihtiyaç geliştirirler.
Yetişkinlerin başkalarıyla olan etkileşimleri de öğrenme ve kendi kendini yönetme becerileri
cesaretlendirici ve olumlu bir yaklaşım olarak kişileri etkileyerek kendi hayatlarının sorumluluklarını alma ve olgunlaşma süreciyle gelişimini sürdürür.
-
Yetişkinler, öğrenmeye ilham vermek için katalizör görevi gören, ancak öğrenmeyi de engelleyebilen bir önceki yaşam ve iş tecrübesine sahiptir.
Kabul edelim ki; yetişkinlerin kendi hayatlarında edindikleri deneyim ve tecrübeler onların yeni öğrenimler için sahip oldukları zengin kaynaklardır.
Deneyimsel öğrenme teorisinde, deneyimler gözlem ve düşünmenin temelidir.
(Dewey, 1933) ve Kolb (1984), deneysel öğrenmenin, bir öğrenme döngüsü oluşturan dört öğrenme modunu içeren bütüncül bir süreç olarak görülmesi gerektiğini savunmuşlardır:
(1) hissi uyandıran deneyim,
(2) deneyim ve duyguları yansıtmayı ve tanımlamayı içeren yansıtıcı gözlem,
(3) eleştirel düşünmeyle uyumlu olabilecek soyut kavramsallaştırma
(4) düşünme sonuçlarının eyleme alındığı aktif deney.
Cox (2013), bu öğrenme döngüsünü genişleten deneyimsel bir koçluk döngüsü uygulamaya konulmuştur.
Öğrenme modları arasında sıklıkla farklı kült geçişler içerir (örneğin, yansıtıcı gözlemleri bildiren ön-yansıtıcı deneyim; sonuçları yerine yansıtıcı itaatler ve üst biliş ve eleştirel düşünmeyi içeren post reflektif düşünme).
Koçluk, anlayışı kolaylaştırmak, yön vermek, eylem ve entegrasyonu desteklemek için deneyimleri, kavramları ve gözlemleri bütünleştiren diyalektik süreç olarak sunulur.
Bu nedenle kolaylaştırıcının veya koçun rolü, öğrenicilerin yeni öğrenmeye açık olmasını sağlamak için mevcut varsayımlara meydan okumaları gerekmektedir.
-
Yetişkinler hazır olduklarında ve öğrenmeye ihtiyaç duyduklarında öğrenirler.
Yetişkinler genellikle gerçek hayat problemlerini çözmek için öğrenirler. Yetişkinler öğrenmeye ihtiyaç duyduklarında öğrenme için uğraşmaya eğilimlidirler.
Genellikle sosyal veya profesyonel yaşamlarında insanlar yeni bir şeyleri anlamak gerektiğini veya bir değişikliğin belirsizliği desteklediğinde yetişkin öğrenme programlarını veya koçluğu ararlar.
Dolayısıyla öğrenmek için anahtar; öğrenme ihtiyacıdır. En popüler koçluk modellerinden biri olan GROW modeli bu ihtiyacı karşılamaktadır.
GROW başlangıçtaki koçluk hedefini (veya görevini) ele almak için danışanlarla çalışmayı, durumun mevcut gerçekliğine bakmayı, seçenekleri araştırmayı ve sonuç olarak ne yapılacağını içerir.
-
Yetişkinler öğrenmeye yönelimlerinde yaşam merkezlidir.
Genellikle yetişkinler öğrendiklerini günlük hayatta kullanmayı severler.
Böylece yeni öğrenim alanları bazı görev veya problemlerin çözümünde uygulanabilir ve danışanlar tarafından bu öğretilere başvurulması ve uygulanması tatmin edici bulunabilir.
Koçlar için, öğrenicilerin ilgisiz görünen yaklaşım ve tavırları ve hatta ilgisi olmadığı görülen gelişimsel görevleri araştırmak yerine acil sorunlar üzerinde çalışmak isteyeceklerini de gözler önüne sermektedir.
-
Yetişkinler daha iyi bir iş ya da daha yüksek bir maaş gibi dış motivasyonlara cevap verebilirler, ancak çoğunlukla içsel olarak motive olurlar.
Yetişkinler iç motivasyonlarını büyüme, gelişme arzusu ve ilerlemek gibi tetikleyici etkenlerden alırlar. Genellikle “iç hesaplaşmalarla” sorunları çözmelerine yardımcı olacak öğrenmeye motive olurlar.
Dış motivasyonların bir önemi olabilir, ancak iç değerler veya ihtiyaçlar genellikle daha baskın motivasyonlardır.
Koçlar için yapılan vurgu, danışanın değerleri ile koçluğun sonuçları arasındaki bağlantı hissini teşvik etmek olmalıdır.
Ayrıca, tüm yetişkinlerin öz-yönelimli ya da içsel olarak motive olmadıklarına dair kanıtlar bulunmaktadır.
Bu beceriyi geliştirmek ve öz kaynaklara yönelmek öğrenim alanlarında danışanlarına eşlik etmek de koçların danışanlarla birlikte üzerinde durması gereken önemli süreçlerdir.
Yetişkin Öğrenme Teorileri, Andragoji, Dönüşümsel Öğrenme Yaklaşımlarına Göre Koçluk ilişkisi
Koçluk uygulamaları ve yetişkin öğrenimini göz önünde bulundurduğumuzda etkili bir koçluk gerçekleştirmek için öğrenme ve davranış değişim planı geliştirmeye odaklanan bir eylem planı oluşturmalıdır.
Bu çerçevede gerçekleştirilen bir koçluk eşit ve ortak öğrenme, açık anlaşma ve uyum getirerek koçluk ilke ve prensiplerine olumlu katkı sağlayacaktır.
Bununla beraber koçluk sözleşmesinde ele alınan konular danışanla ilgili olmalı ve onun gündemine uyarlanmalıdır.
Danışan, yetişkin öğrenimi ilkeleriyle uyum içinde, içsel bir motivasyon ile sürece gönüllü olarak katılmalıdır.
Örneğin, kurumlar tarafından koçluğun önerildiği durumlarda bile, koçların ilk sorumluluğu danışanın bunu öğrenme fırsatı olarak görmesine yardımcı olmaktır.
Unutulmaması gereken önemli noktalardan bir diğer ise danışanların kendi hayatlarının en iyi uzmanları olduğudur.
Danışanın ihtiyaçlarının ve yanıtlarının farkında olmalı ve kendi gündemimizden ziyade koçlar olarak danışanın gündemini birinci önceliğe almalıyız.
Danışanı sürücü koltuğuna alarak, kendi yolculuğunda onlara eşlik etmeliyiz.
Koçlar danışanların yaşam deneyimlerini bir bilgi kaynağı olarak kabul etmelidir. Danışanların koçluk sorunlarını keşfederken kendi deneyimlerini kullanmaya teşvik ettiğimizde de.
Koçluk katılımı bütünlüğü ve danışan koç uyumu için danışanın bilgisi ve paylaşımları birincil kaynak olarak seansı zenginleştirmeye yetecektir.
Koçluk ve Dönüşümsel Öğrenme ilişkisi
Yetişkin Öğrenme Teorileri, Andragoji ve Dönüştürücü Öğrenme Yaklaşımlarına Göre Koçluk ilişkisi devamında:
Dönüştürücü öğrenme teorisi ilk kez Mezirow tarafından eğitime dönen kadınları içeren araştırmalara dayanarak önerildi.
Yapılandırmacı bir felsefe kullanarak, öğrencilerin sosyal bağlam deneyimlerinden anlam kazandıklarını da bu öneriyle göstermiştir.
Tıpkı Knowles’ın deneyimin değerini tanımladığı gibi, Mezirow da yetişkinlerin zaman içinde nasıl
“tutarlı bir deneyim bütünü, kavramlar, değerler, duygular, koşullu yanıtlar- hayatlarını tanımlayan referans çerçeveleri” oluşturduklarını açıklamıştır.
Mezirow’un (1990) dönüştürücü öğrenme teorisi hem yetişkin öğrenmesi hem de koçluk için önemlidir, çünkü düşünmedeki değişimleri teşvik etmekle ilgilidir.
Dönüştürücü öğrenme, diğer öğrenim türlerinden, özellikle de öğreniciyi şekillendiren ve önemli bir etki yaratan öğrenme deneyimleri veya
öğrenicinin sonraki deneyimlerini etkileyen paradigma kayması gibi diğer öğrenim türlerinden daha kapsamlı ve değişimi tetikleyen bir yaklaşımdır.
Bu nedenle dönüştürücü öğrenme, diğer öğrenme biçimlerini, öğrenicilerin kendileri hakkındaki temel varsayımlarında önemli değişiklikler yaratmasıyla gelişebileceği yönünde yaklaşılmıştır.
Dönüştürücü öğrenmede referans çerçeveleri veya anlam perspektifleri, deneyimlerimizi anladığımız varsayım yapıları olarak açıklanmaktadır.
Beklentileri, algıları, bilişi ve duyguları seçici olarak biçimlendirir ve sınırlarlar.
Mezirow, insanların önceden düşünmeden belirli bir zihinsel veya davranışsal aktiviteden diğerine otomatik olarak geçmesini önermiştir.
Sonuç olarak, insanlar önyargılarını karşılamayan fikirleri reddetme eğilimindedir.
Referans çerçevelerimizi veya anlam perspektiflerimizi değiştirmek için bunları eleştirel bir şekilde incelemek gerekir.
Anlam perspektifleri “zihin alışkanlıklarını” ve ortaya çıkan ‘bakış açılarını’ birleştirir ve şunlardan oluşur:
(a) teoriler, inançlar, kültürel beklentiler gibi daha üst düzey şemalar, hedef yönelimleri ve değerlendirmeler — bilgi ağı
(b) verilen tepkiler, varsayımlar, değer yargıları, klişeler, öğrenme stilleri için alınan beklenti alışkanlıkları
(c) çocuklukta ve sosyalleşme yoluyla eleştirel olmayan bir şekilde edinilmiş deneyimleri yorumlamanın farklı yolları.
Beklentilerle çelişen, niyetleri hayal kırıklığına uğratan veya değerler ile inançlara meydan okuyan bir olay meydana geldiğinde, yetişkin kendi etkinliğini sorgulamaya başlar. Bu tutarsızlıklar ve çelişkiler de öğrenme için açık alan yaratır.
Koçluk seanslarında, koçun bir hedefi veya taahhüdü yerine getirme yeteneğinde bir kesinti yaşayan bir danışan ile çalışma fırsatını belirleyebileceği uygun bir açılışın öneminden bahseder.
Mezirow (1990) “çelişkili ikilemler” gibi bağlamları ve açıklıkları tanımlamaktadır ve bu, dönüşüm sürecinin ilk aşamasıdır. Diğer teorisyenler de kişisel krizlerin veya bağlam değişikliğinin rolünü, dönüşüme teşvik olarak kabul etmişlerdir.
Danışanların birçoğu aslında günlük yaşamları yolunda gittiği ve kesintiye uğramadığı sürece koçluğa hazır değillerdir. Çünkü onların her gün başvurdukları davranış alışkanlıkları ya da benzer düşünme şekilleri için bir açıklamaya gerek duymayabilirler.
Danışan için beklenti ve gerçeklik arasında bir kopma olana kadar değişiklik veya dönüşüm potansiyeli ortaya çıktığı bir çeşit yönelim ikilemi ortaya çıkana kadar da aynı şekilde yaşamını sürdürebilir.
Bir yaşam krizi veya büyük yaşam geçişi tarafından tetiklenen önemli bir ikilem olabilir veya kademeli bir endişe birikimi ile de ihtiyaç ortaya çıkabilir.
Genellikle bir kolaylaştırıcı veya koç, koçluk sırasında öğreniciye meydan okuma ve “çelişkili ikilemleri” veya “açık alanları” ortaya çıkarma fırsatını fark edebilir ve bu da danışan için dönüşümle sonuçlanabilir.
Mezirow (1990) İkilemi yaşadıktan sonra, insanların dönüşümün çeşitli aşamalarından geçmesini önerdi. Bunların her biri koç tarafından kolaylaştırılabilir. Birlikte inceleyelim.
Kendini Keşfet.
Bu aşama, (ikileme ilişkin) korku, öfke, suçluluk, utanç veya çaresizlik gibi duyguların keşfini içerir. Böyle bir inceleme, ikilemle ilgili duygu derinliğini ortaya çıkarabilir ve danışanı neyin motive ettiği konusunda koç için bilgi sağlayabilir.
Kolaylaştırıcı veya koçun bu aşamadaki rolü, öğrenicilerin ikilemleri ve içlerindeki rolleri hakkında düşünmelerine yardımcı olmak ve belirli gerçekleşmelere geldiklerinde onlara destek sağlamaktır.
Varsayımların Eleştirel Değerlendirmesi.
İkilem ve buna bağlı duygular ile ilgili temel varsayımların eleştirel bir değerlendirmesinin yapılması, öğrenici için önemli ve yeni bilgiler sağlayabilir.
Koç’un bu aşamadaki rolü, eleştirel düşünceyi teşvik etmek ve algı çerçevelerini ve algı, düşünme, karar verme, duygular ve eylemleri desteklemek ve varsayımların yapılarını belirlemeye yardımcı olmaktır.
Öğrenme ve gelişme yaratan dengesizliği kışkırtmak için bu aşamada zorluk önemlidir. Koç düşünmeye teşvik ederken danışan öğrenme için ikna olmalıdır.
Dönüşüm Sürecinin Paylaşıldığını Kabul Etmek.
Hoşnutsuzluğun ve gerçekten de sonraki dönüşüm sürecinin, sürecin kendisi için önemli bir parça olarak paylaşıldığı ve hafife alınmaması gereken bir şey olduğunu kabul etmek gereklidir.
Genellikle dönüştürücü bir deneyime yol açan dönüm noktasını oluşturur.
Koç metaforlar veya hikayeler kullanabilir veya öğreniciden mevcut çıkmazın istisnai olmadığını ve bu nedenle yalıtılmış hissetmeye gerek olmadığını gösteren örnekler isteyebilir. Diğer insanlar benzer problemlerle karşılaşmış ve çözüm üretmiş olacaklardır.
Böylece, vicdanlı deneyimler ve bunların sağladığı anlayışın artması, seçenekleri keşfetmenin bir sonraki aşamasına bir sıçrama tahtası oluşturur.
Burada Koç’un rolü, danışan için var olan ikilemin, daha önceden yorumlanmış bir ikilem olduğu ve içinde bulunduğu ikilemin potansiyel olarak pazarlık edilebilir bir deneyim olduğunun farkına vardırmaktır.
Seçenekleri Keşfetme.
Koç ve danışan için “Kayıp” bakış açısının yerini alacak bir dizi alternatife bakmak da ciddi önem taşıyor.
Alternatifleri karşılaştırmak, karar almanın özüdür.
Koçun bu aşamadaki rolü, öğrenicinin çeşitli yorumları, alternatif senaryoları ve bunların yaratabileceği potansiyel rolleri belirlemesine,
ilişkileri analiz etmesine yardımcı olmak ve ayrıca her birinden kaynaklanabilecek eylemleri ve alternatifleri araştırmak olmalıdır.
Eylem Planı.
Mezirow, dönüştürücü öğrenme sürecinin önemli bir öğesinin eylem olduğunu ve yeni anlam perspektiflerini barındıran bir eylem planının planlanmasının önemini vurgulamıştır.
Bu eylem planının bilgi ve beceriler edinmeyi, yeni roller denemeyi, yetkinlik ve kendine güven oluşturmayı içerdiğini belirtmiştir.
Koçun, özellikle yeni roller denemek ve yeni ilişkiler kurmakla ilgili olarak, danışanın yeni gerçeklerle başa çıkmasına yardımcı olacak planlar formüle etmesine yardımcı olmada önemli bir rolü vardır.
Yeniden bir araya getir.
Planlama sürecini desteklemenin yanı sıra, kolaylaştırıcı yani koç, yeni perspektifin sonuçlarını dikkate alarak öğrenicilerin yeni perspektifi hayatlarına entegre etmelerine yardımcı olabilir.
Bu nedenle koç, yeni perspektifte işlev görmek için model örnekleri sağlamada veya rol oynama fırsatları sağlamada danışan için yeni bir bakış açısı sunabilir.
Kritik Yansıtma.
Yukarıdaki aşamaların her birinde tanımlanabilen dönüştürücü öğrenmenin kilit bir yönü,
Mezirow’un (2000), geçici bir en iyi karara varmak için kolektif deneyime dokunarak daha net bir anlayışa yol açan varsayımların eleştirel değerlendirmesi olarak tanımladığı eleştirel bir yaklaşımdır.
Bunu tanımlamak için Mezirow üç temel yaklaşım sunarak kritik yansıtmayı aktarmıştır.
(a) Bireylerin bir problemin içeriği veya açıklaması üzerinde düşündükleri içerik yansıması
(b) Problemin kendisinden ziyade sorunu çözmek için kullanılan stratejiler hakkında düşünmeyi içeren süreç yansıması
(c) sorunun kendisinin, sorunun altında yatan varsayımların veya değerlerin önemini sorgulamayı içeren öncül düşünme.
Perspektif dönüşümüne yol açabilen yaklaşım bu üçünün sonuncusudur.
Yardımcı programın / öğrenicinin, destekle, sorunun temeline ulaşamayan içerik veya süreç konularını tartışmak yerine temel varsayımlarına odaklanmasını sağlayan öncül bir yansımadır.
Dönüştürücü öğrenme teorisi tarafından bilgilendirilen koçluk, danışanların mevcut anlam perspektifleri veya zihin alışkanlıkları hakkında farkındalık kazanmalarına yardımcı olmayı amaçlamaktadır.
Bu tür koçluk, danışanların şimdiye kadar keşfedilmemiş varsayımları, inançları, önyargıları ve
anlam perspektiflerini oluşturan ve alternatif görüşleri değerlendirme ve sentezleme fırsatı olan yapıları eleştirmeye zorlanabileceği güvenli bir ortam sağlayacaktır.
Böyle bir düşünce nihayetinde daha geniş, daha güvenilir bir referans çerçevesine yol açar. Bu bağlamda koçluğun rolü bu göz korkutucu hem de zorlayıcı bir süreç olan perspektif değişimi sürecine danışanı teşvik etmek ve desteklemektir.
Bu yazımda, Knowles’ın andragoji teorisi ve Mezirow’un dönüştürücü öğrenme teorisi’nden faydalanarak, yetişkin öğrenicilerle koçluğun kullanımına ilişkin bilgiler birlikte aktarılmıştır.
Yetişkin Öğrenme Teorileri, Andragoji ve Dönüşümsel Öğrenme yaklaşımlarına göre koçluk ilişkisi ile ilgili daha detaylı bilgi için Transformative Dimensions of Adult Learning kitabını okuyabilirsiniz.
Koçluk ve öğretim arasındaki temel farklılaşma buradaki öğrenmenin sadece danışan temelli ve onun öğrenme gündemine ve hedefine uymak ihtiyacı ile ilgilidir.
Koçluk uygulamalarında açık ve yargısız dinleme ve soru sorma teknikleri kullanır.
Ele alınan koçluk uygulaması, yetişkinlerde öğrenme, andragoji ve dönüşümsel öğrenme gibi yapılandırıcıdır danışanın deneyimi ve bu deneyimden kaynaklanan ihtiyaçlara dayanır.
Kolaylaştırıcı için tehlike, aynı anda iki şey yapmanın zor olması ve program gündeminin öğrencinin gerçek ihtiyaçlarına göre öncelik kazanmasına izin vermenin kolay olmasıdır.
Dönüşümsel öğrenme sadece yeni bilgi almayı ya da fikir edinmeyi içermez aynı zamanda öğrenilenleri hayata geçirmeyi ve uygulamayı da içerir.
Bu da tam anlamıyla bir değişimin çıktısı olarak değerlendirilebilir.
Kişinin kendi hayatıyla ilgili yaptığı kritik değerlendirmeler ve bu nedenle vardığı sonuçlar
öncelikle kendi hayatı ve sonrasında kendi dünyası için gerçekleştirdiği bütünsel bir değişimdir.
Bu tarz değişimler kişinin hayatına geçirdiği yeni davranış alışkanlıklarını yeniden yorumlamasıyla
hayatına alıp uygulamaya başlarken aynı zamanda etkileşim alanı içerisinde yer alan diğer kişilerin yorumlarına göre de şekillenebilir.
Dönüşüm, kişinin hareketlerini yeni bir bakış açısıyla keşfetmesinin yanı sıra bu yeni bakış açısıyla yaşamayı öğrenmesini de kapsar.
Değişim ve dönüşüm ihtiyaç duyarsan ve istersen, seninle başlar.
Yetişkin Öğrenme Teorileri, Andragoji, Dönüşümsel Öğrenme…