“Güç İnsanları Yozlaştırıyor.” Lord Acton.
Liderleri A noktasından B noktasına getiren değerli davranış kalıpları vardır.
Empati, takdir etme, teşekkür sunma, iş birliği, paylaşım, açıklık ve cömertlik gibi kişilik özellikleri liderlerin duygusal ve sosyal zekalarını zenginleştirir, besler ve güçlendirir.
Tüm bu değerli davranış kalıplarına bağlı yaşadıkça ve insanı iyi kılan bu özelliklere sahip oldukça kariyer basamaklarını emin adımlarla çıkma ve zirveye ulaşma hedefini daha kolay gerçekleştirmiş olurlar.
Ancak Harvard üniversitesi “davranış kalıpları” üzerine çok önemli bir araştırma gerçekleştirdi.
Detaylı okuma için:
Bu araştırma, insanların kendilerini iyi kılan bazı davranış ve kişilik özelliklerini arzu ettikleri başarıyı elde ettikten sonra bu olumlu davranışlardan uzaklaştığını belirtiyor.
Yani Lord Acton’un “Güç İnsanları Yozlaştırıyor.” cümlesini bir anlamda destekliyor.
Başka bir ifadeyle, terfi alıp pozisyonu değişen ve sorumlulukları artan liderler bazen risklerden uzak bazen de etik dışı ve kaba olma eğilimi gösterebiliyorlar.
Bu nedenledir ki, içinde bulunduğumuz iklimin hâkimi olduğumuz düşüncesi, bizdeki kötü duyguları besliyor ve basamaklar yükseldikçe içimizdeki iyi olan özelliklere uzaktan bakmaya başlıyoruz.
İşin daha da ilginç yanı alt bilinçte yaptığımız olumsuz davranışları kendimize hak görmeye başlıyoruz.
Olumlu tutum ve davranışlarımızdan muaf olduğumuza olan inancımız terfi ettiğimiz pozisyonun gücünden geliyor.
Ancak yine aynı araştırma sonuçları gösteriyor ki hükmedici, baskın, tehditkâr beden dili ve ses tonu da çalışan ve liderler arasındaki bağı oldukça zayıflatıyor.
Örneğin bir kurumda öğle yemeği planlamasının hiyerarşik yapıya göre düzenlendiği ve üstlerden astlara sırasıyla sandviç dağıtıldığı bir düzen mevcut.
Bu gibi eşitsizliği meşrulaştıran çalışma ortamlarında beklendiği üzere ekip ruhu kayboluyor.
Ekip üyeleri ve liderler üzerinde yapılan bir diğer deneyde de benzer bir çıktı ortaya konuluyor.
5 kişilik ekibe 6 kurabiye gönderiliyor ve üst üste ekibin lideri seçilen kişi diğer ekip üyelerinin 2. kurabiyeyi yemelerine fırsat vermektense,
2. kurabiyeyi her seferinde kendisi yiyor ve kurabiyenin zevkine varıyor.
Ödüle aç ve olumlu tutumdan muaf olan lider profili yukarıda da bahsettiğimiz gibi onu iyi yapan karakter özelliklerinden yavaşça uzaklaşıyor.
Ancak, cömertlik, empati ve teşekkür sunma gibi erdemli davranışlar insani liderlik modeli için oldukça önemlidir.
Tüm bu karakter özellikleri basit sosyal davranışlar içerisinde tekrar edilerek de geliştirilebilir.
Öncelikle Teşekkür sunmayla başlamak istiyorum.
Kendimi “ne kadar çok teşekkür ediyorum” diye eleştirdiğim zamanlar olmuştur.
Hatta bir yolculuk sırasında yaptığım bir alışverişte teşekkür ettiğim için karşımdaki kişi bana “para ödediğin hiçbir şey için teşekkür etme” gibi bir tavsiye vermişti.
Bu da aslında para= güç algısıyla baktığımızda yine bir yozlaşmayı meşrulaştıran düşünce kalıbıdır.
Öyle ya paran varsa güçlüsün ve bu sana kaba olma hakkını verir ve temel kişilik özelliklerinden de muaf tutulabilirsin(!)
Yukarıdaki gibi gücün getirdiği istismara yönelik destansı örnekler olmasına karşın,
şükran duygumu yitirmemenin de birincil değerim arasında olduğunu fark etmem ve hatta bu davranışımla ilgili şükran duymam liderlik anlayışıma göre normaldi.
Sadece insanların kabalıklarını sadece mizaçlarına bağlamak bana doğru gelmiyordu ki bu araştırma sonuçlarını okumam bende çok önemli ışıklar yakmıştı.
Liderlerin teşekkür sunma süreçlerinde çok temel yaklaşımlarla ekibe kendilerini değerli hissettirmeleri de mümkün.
Şevkle, can kulağıyla ve büyük bir merakla dinlenilen her çalışan önemsediğini en derinlerinde hissedecektir.
Ya da başlayacak yoğun günün öncesinde ekip üyelerinin kendi hayatlarına ilişkin yönlendirilecek birkaç soru da onlara değerli olduğunu hissettirmeye yetecektir.
Toplantılar sadece herkesin konuşma fırsatı aradığı ve offence/ defence süreci olmaktan ziyade,
‘önce bir sessizlikle başlayan, empatiyle dinlenilen, konuşan kişiye eğilerek dinlendiğini vücut diliyle gösterebilen, göz kontağı kuran, sözlerinin altını çizen,
ufak notlar alan teşekkür ve takdirle cümlesini sonlandırmasına izin veren’ bir yaklaşımla elbette ele alınabilir değil mi?
Ekip denilince birçok spor dalı, fair-play, oradaki takım oyuncuları ve onların tutum davranışlarını gözlemlemek her zaman ilgimi cezbetmiştir.
Bir başarı sonrası birbirlerine temas eden voleybolcular, skor elde edince göğüslerini tokuşturan Nba oyuncuları ya da gol sevinci yaşarken birbirlerinin omuzlarına atlayan futbolcular.
Tüm bunlar takdir etmeye yönelik güzel davranış yansımalarıdır.
Kurumsal bir iş platformunda bu nasıl mı sergilenir? Naif bir sırt sıvazlama, yumruk tokuşturma bile takdir etmenin en samimi göstergeleri olabilir.
Cömertlik ise genellikle maddi algılansa da manevi cömertliğe oldukça önem veren biri oldum hayatımda.
Bir insanın sahip olduğu bilgiyi derinlemesine ve özenle paylaşması veya
değerli vaktinden ayırıp sana yoğunlaşması oldukça cömert yaklaşımlardır.
Liderlerin de çalışanlarına zaman ayırması ve onlarla vakit geçirmek için iklim oluşturması, ortak bir başarının gururunun paylaşılması,
çalışanın hakkının çalışana teslim edilmesi cömertlik için önemli kavramlar olmakla birlikte liderliği uzun soluklu kılacak eylemlerdir.
Liderlik bizim kişilik özelliklerimizi gözle görülür şekilde besleyen, birbirinden farklı kişilerle işbirliği kurduğumuz ve aslında liderin davranış geliştirmesine olanak tanıyan sürekli gelişim sürecidir.
Liderlik pozisyonunun ve imkanların getirdiği güç, sahip olduğunuz bu iyi özelliklerle beslendiği için de pozisyona uygunluğunuz tescillenir.
Basamakları bu iyiliklerle çıkarken bir güç zehirlenmesi yaşamak ve iyilikten uzaklaşmak da arzu edilen sonucu maalesef getirmez.
Liderlik kariyer basamaklarını tırmanırken bize eşlik eden iyi davranış kalıplarının bir çıktısıdır. Güç, lideri insani özelliklerinden uzaklaştırmamalıdır.
Uzaklaşıyorsak da güç zehirlenmesi yaşadığımızı fark etmek ilk adım olmalıdır.
Platon’un da dediği gibi “Kendini yönetirsen dünyayı yönetecek gücü de bulabilirsin.”